Koronavirüs sebebiyle bildiğiniz gibi 2 aya yakın süredir kahve dükkanları kapalı tutuluyor. Bu süreçte kahve üretiminde önemli yere sahip UHT süt sektörü de bundan elbette etkilendi. Bu kapsamda önceki hafta market raflarında kahve dükkanları için Ocak ve Şubat aylarında üretilmiş “özel” sütleri gördük. Son Tüketim Tarihi Haziran ayında dolacak bu “özel” sütler bu tarihe kadar kahve dükkanları açılmayacağı için marketlerde satışa çıkıyor. Bu da yaşadığımız süreçte kahve dükkanlarında tüketimi mümkün olmayan yüksek yağlı bu özel sütlerin ilk kez yaygın anlamda tüketiciye arzı demektir.

Peki bu sütlerin özelliği nedir? En önemlisi bu sütler kahvenin daha pürüzsüz ve yumuşak içimli olmasını sağlamak adına “yüksek yağlı” sütlerdir. Bu kapsamda incelediğimiz sütlerde %3’ten %4’e kadar değişen oranlarda süt yağı bulunuyor. Bu da sütün en değerli kısmı olan yağının alınmadan ve hatta diğer sütlerden alınan yağın eklenmesiyle endüstriyel fayda sağlanmak adına üretim yapıldığını gösteriyor.
İşin bir diğer boyutu ise endüstrinin bu faydayı sağlarken doğadan aldığı karşılıksız hammaddeyi bile adaletli dağıtmaktan aciz olduğunu gösteriyor. Bir yanda ucuz “sözde” çocuk sütleri, diğer yandan kahveciler için “özel” üretilen yüksek yağlı barista sütleri.
Bu durum bir diğer detayı da ortaya çıkartıyor. Her fırsatta çocuklardan, çocukların öneminden, sağlıklı nesillerden dem vuran, reklamlarında onları oynatarak propaganda aracı haline getirmekten çekinmeyen firmaların çocuklara yönelik süt üretiminde %0,9 yağ oranına kadar düştüğünü görüyoruz. Sağlıklı ve doğal adı altında satılan yağı alınmış sütlere eklenen katkı maddelerini, yüksek şeker oranını ve yapay aromaları ise hiç saymıyoruz. Sütlerin doğasında bulunan değerli yağını bile çocuklardan esirgeyen firmalar işte böyle “endüstriyel üretim” yapıyorlar.
Sorsanız “doğal” derler.
Cevapsız kalacak bir soru daha soralım;
Peki nerede bu sütün “doğal” yağı?
#NeİçtiğiniziBilin