Özel Dosya

Gıda Dedektifi Almanağı: 2021’de neler yayınladık?


Son dönemde Gıda Dedektifi’ni sadece yaptığı ürün incelemeleri üzerinden tanımlayan ve bu tanımlamayı yaparken de tüketici bilincini geliştiren toplumsal yayınlarımızı görmezden gelenlere yardımcı olmak adına 2021 yılında yaptığımız yayınları sizler için derledik. Gıda Dedektifi 2021 yılında Instagram, Facebook, Twitter ve Youtube olmak üzere birbirinden farklı platformlarda 1,5 milyonu aşkın takipçisine gıda gündemine ilişkin pek çok hususta ses getiren paylaşımlar yaptı. Şimdi dilerseniz 2021 yılında gıda gündemini belirlediğimiz ve toplumsal hususlara dikkat çektiğimiz bu paylaşımları kısaca hatırlayalım.

31 Aralık günü saat 15:00 sularında ajanslara düşen bir haber gıda güvenliğinin ulusal boyuttaki önemini bir kez daha ortaya koydu. Hatay Gümrük Muhafaza Kaçakçılık ve İstihbarat Müdürlüğü ekiplerince İskenderun’da gerçekleştirilen operasyonda piyasa değeri 15 milyon₺ olan 5 bin ton GDO’lu pirinç ele geçirildi.

Aylardır çeşitli belediyeler ve yardım kuruluşları tarafından abur cubur markalarının yüksek kalori, ilave şeker ve nişasta bazlı glikoz-fruktoz şurubu bulunan ürünlerinin sözde yardım veya promosyon olarak evlere kapı kapı dağıtıldığına şahitlik ediyorduk. Bu süreçte içinde limon olmayan limonata dağıtımlarına, 23 Nisan’da çocuklara dağıtılan abur cubur kolilerine, yardım tırlarıyla hastanelere kolilerle götürülen abur cubur yardımlarını yayınlarımıza taşıdık. Hatta defalarca belediye imkanlarıyla çocuklara yönelik reklamı ve promosyonu Ticaret Bakanlığı tarafından yasaklanan ürünlerin kapı kapı dolaştırılarak çocuklara ikram edildiğine de tanık olduk. Fakat dün bir takipçimizin gönderdiği bu fotoğraflar; “Sonunda!” dedirtti. Sonunda bir aklı selim çıktı ve insanlara “gerçek gıda” dağıtmaya karar verdi. 

Bugün Denetle Twitter ve Instagram hesabı üzerinden yayınlanan bir video birkaç saat içinde ulusal basında yer alarak ülke gündemine oturdu. Özellikle pandemi sebebiyle paketli gıdaların rağbet gördüğü bu dönemde pişirilmiş döner paketlemesi yapılan bir işletmede ortaya çıkan görüntüler toplumda infial etkisi yarattı. Videoda paketlere dolum yapılan dönerlerle müzik eşliğinde oynandığı, ağza götürülerek hijyen kuralları hiçe sayıldığı ve 5996 sayılı mevzuata aykırı şartlarda paketleme yapıldığı görülüyordu. Yayınımız sonrasında harekete geçen bakanlık yetkilileri bir kez daha yayınlarımız sonrasında aynı gün söz konusu işletmeye ani baskın düzenleyerek ürünlere el koydu, idari para cezası kesti ve söz konusu videoda yer alan kişilerle ilgili savcılığa suç duyurusunda bulundu.

Geçtiğimiz yıllarda çoğu zaman dikkat çekmek üzere incelemelerde bulunduğumuz, içeriğinde glikoz şurubundan potasyum sorbata kadar çeşitli katkı maddeleri bulunmasına rağmen nar ekşili sos, narlı sos veya nar aromalı sos gibi isimlerle raflarda yer alan ürünlere yönelik tüketici farkındalığı sonunda bakanlığı da harekete geçirdi. Önckei gün yayınlanan yönetmelik taslağıyla nar ekşisi ürünlerinde nar, nar suyu ve nar suyu konsantresi dışında herhangi bir bileşen eklenmesi yasaklanıyor. Yönetmelik hayata geçerse 1 Haziran 2021 tarihinden itibaren yürürlüğe girecek ve artık raflarda nar ekşisi görünümlü ürünler yer almayacak.

Son dönemlerde özellikle obeziteye karşı yaptığı düzenlemelerle dikkat çeken İngiltere geçtiğimiz haftalarda bu düzenlemelere bir yenisini daha ekledi. Özellikle çocuklarda artan obezite vakalarının önüne geçmek adına sert düzenlemeler yapılan ülkede son olarak marketlerdeki abur cubur satışlarına çeşitli kısıtlamalar getirildi. Buna göre Nisan 2022’den itibaren zorunlu olmak üzere İngiltere’deki marketlerde abur cuburların kasa kenarlarında satılması ve “1 Alana 1 Bedava” tarzında teşvik edici promosyonların yapılması yasaklandı. Düzenlemeyle birlikte ayrıca fast food restoranlarında ve lokantalarda ücretsiz meşrubat verilmesi veya sınırsız içecekli menü satışları da yasak kapsamına alındı.

Önceki günlerde bir hazır döner imalathanesinde yaşananları yayınladığımız video kısa sürede ülke gündemine oturmuş ve aynı gün bakanlığın ani denetimiyle söz konusu işletme ve yetkilileri hakkında soruşturma başlatılmıştı. Denetim kapsamında işletmede o anda üretilmiş olan 100 kg. dönere de analiz yapılmak üzere el konulduğu belirtilmişti. Söz konusu durum; birkaç aydır üst üste gündeme taşıdığımız gıda güvenliği sorunlarının üretici tarafındaki ahlaki ve vicdanı eksikliğin yanında; bakanlık tarafındaki denetim yetersizliğini de gözler önüne seriyordu.

Tüketicinin Korunmasının Güçlendirilmesi Teknik Destek Projesi kapsamında düzenlenen medya bilgilendirme toplantısına davet edilerek katılım sağlayan tek sosyal medya hesabıyız. Program kapsamında Ticaret Bakanlığı’nın üst düzey yetkilileri ve birçok ulusal medya kuruluşundan temsilciler yer alıyor. Sizi böyle bir platformda temsil etmekten dolayı gururluyuz.

Uzun bir süredir sizlerden gelen şikayetler ve bizzat yaptığımız tespitlerle yayınlarımızda yer verdiğimiz “gizli zam” konusuna dikkat çekiyorduk. Gizli zam – diğer adıyla gramaj hilesi bir ürün ambalajının gramajının düşürülerek – ürünün paket bazında aynı fiyattan satılmaya devam edilmesi suretiyle tüketiciye aynı birim fiyattan satın aldığına dair izlenim uyandırıyordu. Bu sabah itibariyle Resmi Gazete’de yayınlanan “Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” kapsamında idari para cezasını da kapsayan düzenleme getirildi. Düzenlemeye göre; “Tüketicilere sunulan bir malda birim fiyatını farklılaştıracak şekilde adet, uzunluk, ağırlık, alan, hacim ölçüleri ve benzeri unsurlarından birinde değişiklik yapılmasına rağmen, değişiklik yapılmadığı izlenimi uyandıran yanıltıcı ambalajlama uygulamaları” da “Aldatıcı Ticari Uygulamalar” başlığı altında değerlendirilecek.

Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından 2021 Birlemiş Milletler Gıda İsrafı Endeksi Raporu yayınlandı. Açıklanan rapora göre Türkiye’de her yıl 7,7 milyon tondan fazla gıdanın israf edildiği ortaya kondu. Buna göre Türkiye’de her yıl kişi başına tam 93 kg. yiyecek çöpe atılıyor. Bu da marketler, restoranlar ve evlerde tüketime hazır her 100 gıdanın 17’sinin doğrudan çöpe gittiği anlamına geliyor. Raporda yapılan bu israfın %40’ının henüz evlere girmeden yapıldığı ifade ediliyor. Bu da marketlerde ve restoranlarda yapılan israfa işaret ediyor.

Daha geçen hafta Türkiye’nin en büyük abur cubur üreticisinin aroma verici kimyasalların doğal meyvelerdeki gerçek aromalarla kıyasladığını, evlerde yapılan ürünlerle endüstriyel ürünlerin aynı kapıya çıktığı iddialarını sizlere duyurmuştuk. Yanlarına çevirmen olarak da sözde bir gıda mühendisini alan bu firma, yaptığı PR ile endüstriyel ürünlerin aslında “kötü” şeyler olmadığını anlatmaya çalışırken, Allah’ın yarattığı gerçek meyvelerle, yapay kimyasalları bir tutma gafletine bile düşüyordu. Ticaretleri zarar görmesin diye bu noktaya da geldiler.

Bu sabah ajanslara düşen haber yüreğimizi yaktı; İstanbul Büyükçekmece’de ailesiyle yaşayan 15 yaşındaki Tamer Arslan 12:30 sıralarında yatağında ölü bulundu. Arslan’ı uyandırmaya çalışan ailesi tepki vermediğini görünce sağlık ekiplerine haber verdi. Olay yerine gelen sağlık ekipleri yaptıkları inceleme sonrasında Tamer Arslan’ın hayatını kaybettiğini tespit etti. 15 yaşındaki gencin ölüm sebebi yapılan adli tıp araştırması sonrasında netleşecek. Tamer’in yatağının yanında uyumadan önce içtiği tahmin edilen litrelik enerji içeceği ise ölümünde yüksek miktarda enerji içeceği şüphesini ortaya koydu.

Belki bunu yapamadık ama…Dile kolay! 4 yılda 1,5 milyona yakın kişiyle Türkiye’nin en büyük tüketici bilinçlendirme platformu olduk.
İlginize teşekkürler.

Geçtiğimiz aylarda yayınlarımıza taşıdığımız bu ürün bugün dikkatli bir öğretmen takipçimiz tarafından İstanbul Alibeyköy’deki bir ilkokulda öğrencilerin elinde görüldü. Derhal ürünü alan öğretmen; “Nereden aldın?” diye sorduğunda “Karşıdaki bakkaldan aldım” cevabı geldi. Üç kuruş için öğrencilere enerji içeceği satan bakkala karşılık, bir öğretmenin dikkati belki de o çocuğun hayatını kurtardı. Tehlikenin boyutlarını gözler önüne seren bu diyalog ise aylardır yaptığımız yayınların ne denli önemli olduğunu bir kez daha gösteriyor.

BBC tarafından önceki günlerde yayınlanan habere göre; İngiltere’de faaliyet gösteren Tesco süpermarketlerde son tüketim tarihi geçen yiyecekler satıldığına dair şikayetler gelmesi üzerine bir soruşturma başlatıldı. Soruşturma sonucunda savcılık tarafından firmaya 7,56 milyon Sterlin yani 85 milyon₺’yi bulan ceza kesildi. Karar, Tesco süpermarketlerde 2016 ve 2017 yıllarında 22 farklı gıda ürününde gerçekleşen gıda güvenliği ve hijyen yönetmeliği ihlallerinin tespiti sonrasında alındı.

Türkiye’de uzun yıllardır faaliyet gösteren ve son yıllarda ürün içeriklerinin dondurmanın yanı sıra; sütlü buz veya su buzu olduğunu birçok farklı ürünüyle ortaya koyduğumuz Algida markasının geçtiğimiz aylarda Ankara 4’üncü Fikri ve Sinaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nde “maraş usulü” ürünleriyle ilgili açtığı davayı kaybettiği haberi ulusal basında pek yer almadı. Türk Patent Kurumu tarafından Coğrafi işaret tescili olan ürünlerde, tescil hükümlerine aykırı üretim ve satış yapılamıyor.
Bu kapsamda içeriğindeki keçi sütü ve salepten dolayı besleyici özelliği bulunan Maraş dondurmasının coğrafi işareti 2018’de Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası adına tescillendi. Bu tarihten sonra artık coğrafi işarete sahip olan Maraş Usulü Dondurma tescile uygun üretildiği takdirde ancak “Maraş Dondurması” olarak satmaya devam edebiliyor. Bu kriterler arasında en önemlileri ise %100 Keçi sütü bulunması. Yani içeriğinde keçi sütü haricinde süt veya süt bileşeni bulunan ürünler “Maraş usulü” veya “Maraş dondurması” olarak satılamayacak. İşte bu gelişmeler sonrasında bazı firmalar konuyla ilgili dava yoluna gitti.

İçişleri Bakanlığı 81 İl Valiliğine “Market Tedbirleri” konulu genelge gönderdi. Genelgeye göre marketlerde vatandaşların zorunlu temel ihtiyaçları kapsamındaki ürünlerin dışında herhangi bir ürün satışına izin verilmeyecek. Genelgede, tam kapanma sürecinde uygulanan sokağa çıkma kısıtlaması ile ilgili usül ve esasların belirlenerek, valilere duyurulduğu hatırlatıldı.
İçişleri Bakanlığı’ndan genelgeye ilişkin yapılan açıklamada; “Bu kapsamda daha önce illere gönderilen sokağa çıkma kısıtlaması sırasında temel gıda, ilaç ve temizlik ürünlerinin satıldığı yerler ile üretim, imalat, tedarik ve lojistik zincirlerinin aksamaması amacıyla muafiyet kapsamında bulunan işyerleri dışında tüm ticari işletme, işyeri ve/veya ofislerin kapalı olacağı belirtilmiş, vatandaşların zorunlu temel ihtiyaçlarını karşılamakla sınırlı olacak şekilde bakkal, market, fırın, kasap, manav, kuruyemişçi ve tatlıcıların tam kapanma döneminde 10.00-17.00 saatleri arasında faaliyet

Bugün dünyaca ünlü İngiliz gazetesi Financial Times’ta Judith Evans tarafından kaleme alınan bir makale tüm dünyada büyük etki yarattı. Makalede dünyanın en büyük gıda şirketlerinden Nestlé’nin global olarak ürettiği yiyecek ve içecek ürünlerinin %60’dan fazlasının “bir sağlık tanımına uymadığı” tespitinin yer aldığı şirket içi yazışmalar yer alıyordu. Yazışmalarda ayrıca şirketin bazı kategori ve ürünlerde ne olursa olsun sağlıklı tanımına uymayacak içeriklerin yer aldığı da ifade ediliyor.

TBMM Obezite Alt Komisyonu dün 2,5 yıllık çalışmanın ardından Obezite ile Mücadele Raporunu yayınladı. Komisyon raporunda seferberlik çağrısı yaptı. Raporda obeziteyle mücadelede önemli ve ivedilikle uygulanması gereken öneriler yer aldı. Bu öneriler aslında 4,5 yıla yakın süredir farkındalık oluşturmaya çalıştığımız etiket okuma bilincinden abur cubur tüketiminin zararlarına, kantin yönetmeliğinin öneminden okullardaki beslenmenin önemine kadar birçok konuya da ışık tutuyor.

Doğrulanmış

Önceki gün Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Şeker Kotalarının Düzenlenmesi ve Uygulanmasına Yönelik Yönetmelik sonrasında ulusal basında yer alan haberler doğrultusunda biz de bu haberleri referans alarak sizlere bilgilendirme amaçlı bir yayın yapmıştık. Yönetmelikte yer alan “NBŞ için belirlenecek toplam A kotası, ülke toplam A kotasının %5’ini geçemez” ifadesinin hatalı yorumlanmasıyla yaptığımız yayını düzeltme gereği doğmuştur. Gıda Dedektifi olarak bu haberleri yaparken bazı basın yayın organları veya sosyal medya hesapları gibi devlet kurumlarını ve milli değerlerimizi zedeleyen ifadelere asla meyletmeden; sağlıklı nesillerin inşası yolunda olumsuz etki edeceğine yönelik yapıcı yorumlarda bulunmuştuk. Ortaya çıkan tabloda 2021-2022 dönemi için belirlenen Nişasta Bazlı Şeker kotasının halen %2,5 olarak sabitlendiği, herhangi bir artışın söz konusu olmadığı Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından açıklandı. Fakat yönetmelik kapsamında Cumhurbaşkanı tarafından kotanın %50’ye kadar artış yetkisinin bulunduğunu ve %5’e kadar yükseltilebileceğini tekrar vurgulamak gerekiyor.

Doğrulanmış

Türkiye günlerdir Nişasta bazlı şeker kotasının %2,5 mu yoksa %5 mi olduğunu tartışıyor. Bakanlık göğsünü gere gere bugün çıkıp “Nişasta bazlı şeker kotası arttırılmadı, halen %2,5 düzeyindedir.” diyerek açıklama yapıyor. Diğer yandan Sağlık Bilim Kurulu Obezite Raporu yayınlıyor ve raporunda “abur cubur tüketiminin özendirilmemesi”, “yüksek kalorili tüketimlerin kısıtlanması” ve “okullarda sağlıklı yemek verilmesi” gibi gayet olumlu ve önemli uyarılarda bulunuyor. Tüm bunlar ülkemizdeki politikaların bu çerçevede düzenlenmesi gerekliliğini ve stratejik olarak bu yönde adımlar atılmasını gerekli kılarken; biz halen gördüğünüz gibi trajikomik ve ironik manzaralarla karşı karşıya kalıyoruz.

Önceki gün Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde bizzat şahit olduğumuz bir olayı sizlere aktarmış, Obezite Merkezi’nin yanı başında abur cuburların satıldığı otomatları görüntülemiştik. Yayınımız sonrasında konuyla ilgili onbinlerce destek paylaşımı ve yüzlerce yorum aldık. Belli ki iş bununla kalmadı, yaptığımız yayın ardından sizlerden gelen destek neticesinde bu ironik tablonun değişmesi için hastane yönetimi karar aldı.

Geçtiğimiz aylarda ekmeklerindeki şeker oranının yüksekliğinden dolayı ekmek olarak kabul edilemeyeceğine hükmedilen dünyaca ünlü fast-food zinciri Subway’in sandivçleriyle ilgili başka bir dava ile karşı karşıya kaldığı ortaya çıktı. ABD’nin Kaliforniya eyaletinde yaşayan Karen Dhanowa ve Nilima Amin, Subway restoranlarında satılan ton balığı sandviçlerinin “ton balığı içermediği” iddiasıyla firma hakkında 5 milyon dolarlık tazminat davası açtı.

Ülkemizde yıllardır Sağlık Bilim Kurulu tarafından obezite ile mücadele amacıyla ortaya konmuş çok net raporlar var. Bu raporlar doğrultusunda hazırlanan mevzuat var. Bu mevzuat çerçevesinde bu fotoğrafta gördüğünüz – su hariç – ürünlerden neredeyse hiçbirinin okul kantinlerinde satılması mümkün değil. Yine aynı kurul raporu doğrultusunda düzenlenen mevzuata göre bu ürünlerin çocuk programları başında, sonunda ve aralarında reklamının yapılması mümkün değil. Mevzuat uyarınca bu ürünlerin çocuklara promosyon ya da hediye ile satılması ya da ücretsiz dağıtılması da mümkün değil.

Dün sosyal medyada gündem olan ve kamu sağlığını tehdit eden Tiktok vakalarından biri daha bugün Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı denetim ekiplerinin idari para cezası uygulaması ile sonlandı. Denetle hesabı üzerinden de paylaştığımız görüntülerde görüldüğü üzere Konya’da yüksek hava sıcaklığını “espri” konusu yapmak isteyen bir dükkan çalışanının gıda ürünlerinin yer aldığı buzdolabına ayakları yalın bir şekilde girdiği görülüyordu. Görüntüler sonrasında oluşan tepkiler ve sosyal medyanın da etkisiyle konuyla ilgili bugün denetim gerçekleştirildi.

1,5 yılı aşkın süredir suç duyuruları ve tazminat davalarıyla hesabımızı durdurmaya ve baskılamaya çalışan Hünnap firması dayanaktan yoksun ithamlarla dolu bir suç duyurusundan daha eli boş döndü. Hunnap.com alan adının tarafımızca alındığı, firmanın sözde marka değerinden yararlanmak adına 1,2 milyon takipçili Instagram hesabımızın bu alan adından yönlendirme yapıldığı gibi iddialarla açılan soruşturmada savcılık alan adının tarafımıza ait olmadığını ortaya koyarak, hakkımızdaki iftiralara yönelik takipsizlik kararı verdi.

Mars Finlandiya tarafından önceki gün yapılan açıklamada içeriğindeki etilen oksit varlığı sebebiyle birkaç parti Snickers, Twix ve Bounty dondurmaların süpermarketlerden toplatıldığı açıklandı. Şirket tarafından yapılan basın açıklamasında üretim sürecinde kullanılan bir katkı maddesinin AB tarafından izin verilen sınırı aşan etilen oksit seviyeleri içerdiğinin tespiti sonrasında tedbir amacıyla dondurmaların satıştan çekilme kararı aldıkları belirtlildi.

Geçtiğimiz hafta özellikle Antalya’daki birçok takipçimizden üst üste gelen şikayetler üzerine Denetle hesabı üzerinden yayına aldığımız tarihi geçmiş koronavirüs ilaçları gündem olmuştu. Birçok kişi üzerine yeniden etiket yapıştırılan ilaçların son tüketim tarihlerini incelediğinde, tarihi geçmiş kutularda yeni tarih etiketlemesi yapıldığını görmüştü. Konuyla ilgili sektörden tarafımıza gelen duyumlar, dün akşam Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu açıklaması sonrasında resmiyet kazandı.

Kirli eller onlarca farklı noktada başlattıkları yangınlarla canımızı, ciğerimizi yaktılar. Binlerce hektar ormanlık arazi içindeki ufaklı büyüklü canlıları da beraberinde götürerek yanıp, kül oldu. Canımızı en derinden yakan bu çevre katliamı sonrasında elbette fidanlar dikilecek, yaralar sarılacak, acılar hafifletilmek üzere toplum kenetlenecektir. Tüm Türkiye yüreğine su serpecek haberleri bekliyor ama maalesef günlerdir ormanlar yanmaya devam ediyor. Yangınlar kontrol altına alınana kadar, failler yakalanana kadar Türkiye’ye rahat yok.

Doğrulanmış

Dün Resmi Gazete’de yayınlanan fakat ülkemizin karşı karşıya olduğu orman yangınları sebebiyle gündeme gelmeyen bir Cumhurbaşkanı Kararı dikkatimizi çekti. Bosna Hersek menşeli bazı ürünlerin ithalatında tarife kontenjanı uygulaması hakkında karar çerçevesinde 1 Ağustos 2021 tarihinde yürürlüğe girmek üzere bazı ithalat kalemlerinde tarife kontenjanı açılmasına karar verilmiştir. Söz konusu ithalat kalemleri Resmi Gazete’de yayınlanan kararda açıklamalarıyla yer almazken, G.T.İ.P. yani Gümrük Tarife İstatistik Pozisyonu kodları ile yer aldı.

Cumhuriyet tarihinde yaşadığımız en büyük yangın felaketlerinden birini yaşadığımız bugünlerde afetin doğada bıraktığı yaralar da tespit edilmeye çalışılıyor. Ülkemizde gerek doğanın dengesini koruyan gerekse sürdürülebilir ekoloji açısından büyük önemi olan arılar ve arıcılık da maalesef bu süreçte çok büyük zararlar gördü. Tabiattaki tozlaşmanın %85’ine katkı sağlayan arılar maalesef yangın felaketinden en çok etkilenen canlılardan biri oldu.

Ürün ismi; Külah Cips.
İçerik beyanı; Protein, Karbonhidrat, Cips.
Düşünün ki cips içinde cips varmış! Karbonhidrattan çok protein varmış. Peki üründe gerçekten ne varmış?
Bilmiyoruz.

Süt evi,
Bal evi,
Çay evi,
Kabak evi,
Şifa evi yazmışlar.
Cips evi olmuş.
Hayaller şifa, gerçekler doymuş yağ.

Yıllardır birçok farklı marketin organik yumurta raflarında rastladığımız bu ürün tüm yayınlarımıza ve bilinçli tüketicilerin rahatsızlığına rağmen marketlerin organik raflarında satılmaya devam ediyor.

Ülker davasında bugün gelen bilirkişi raporunda bu ayçiçek yağı paylaşımıyla ilgili “Ürün etiketinde katkı maddesi içerdiğine dair kanıt yoktur” ifadesi yer alıyor. Gıda mühendislerinden oluşan bilirkişi heyeti belli ki ne paylaşımlara ne de eklere bakmıyor. Belki bunu görürler diye tekrar paylaşıyoruz; Ülker Bizim Ayçiçek yağında; ayçiçek yağı haricinde antioksidan olarak Bütillendirilmiş Hidroksitoluen yani BHT ve Köpük Önleyici olarak Dimetilpolisiloksan maddeleri yer alıyor.
Biz değil, etiket söylüyor.

lk bakışta israf edilen yemeklerin görüldüğü bu fotoğrafta belki de bundan çok daha fazlası var. Yemeklerin neredeyse tamamı tüketilmeden bırakılırken, bazılarına hiç dokunulmamış. Hazır ayranlar içilmiş, paketli ekmekler yenmiş. Peki sizce bu tepsilerde bulgur pilavı ve patatesli sebze yemeği değil de; hamburger ve patates kızartması olsaydı sonuç ne olurdu?

%100 Doğal ifadesiyle satılan ürün içeriğinde Sofra şekeri ve Glikoz şurubu bulunuyor. Damla sakızı reçeli ismiyle satılan üründe ayrıca 100 gr’da 60 gr. meyve ile hazırlandığı belirtilirken, ürün içeriğinde meyve bulunmuyor. Kimse bu ürünün neresi doğal diye sormuyor. Diğer yandan Ballı Fıstık diye satılan üründe bal yerine sofra şekeri bulunuyor. Bal bulunmayan bir ürünün Ballı Fıstık olarak satılmasına kimse ses çıkarmıyor.

Doğrulanmış

Kayseri’nin Yeşilhisar ilçesinde 2 yıl önce nar yedikten sonra zehirlenerek hayatını kaybeden 4 yaşındaki Saliha Çakır’ın adli tıp raporu ortaya çıktı. Saliha Çakır’ın babası Üzeyir Çakır tarafından yapılan açıklamada; “Kimyasal ilaçtan olduğu kesinleşti. Bu nardan hepimiz zehirlenmiştik. Kızım küçük olduğu için bünyesi kaldırmadı” ifadelerine yer verdi. 4 yaşındaki bir çocuğun kimyasal ilaçtan zehirlenmesi Türkiye gündeminde bir nar çekirdeği kadar yer tutmadı. Konuyu özellikle ülkemizdeki pestisit sorununa dikkat çekmek üzere gündeme getiriyoruz.

Özellikle meyve suyu, meyve nektarı ve meyveli içecek olarak satılan ürünlerde genelde tüketicinin bilmediği bir husustan bahsedeceğiz. Bu durum önceki gün bir takipçimizin gönderdiği Limonata yani Gazsız Limonlu İçecek ürünü üzerinden gündeme geldi. Üründeki birçok katkı maddesinin yanı sıra; “Meyve oranı en az %10’dur” ibaresi dikkatini çeken takipçimiz çok yerinde ve önemli bir soru sormuştu.

Özellikle son dönemde temel gıda ürünlerinin artan fiyatları çokça gündem oluyor. Süt ve süt ürünleri başta olmak üzere birçok ürüne üst üste gelen zamlar sonrasında marketlerin fahiş fiyat politikaları da bir süredir tartışılıyor. Bunun yanında aldatıcı indirim etiketleri de geçen süreçte çokça gündeme gelmişti. Dün tarafımıza gönderilen bu fotoğraf ise daha önce de yayınladığımız ve kamu sağlığını tehdit eden bu durumu gündeme taşımamıza sebep oldu.

Hünnap markasıyla “Sadece eczanelerde!” diye yıllarca eczanelerde satılarak pazarlanan, fason üretim modeliyle üretilmesine karşın “kendi tesislerinde” üretiyor gibi beyanlar vererek reklamı yapılan Keçiboynuzu Özü ürününü bundan 2 yıl önce yayınlarımıza konu etmiştik. Gerçekleri etiket bilgileri doğrultusunda açıkladığımız, kamuoyunu ve takipçilerimizi bilgilendirdiğimiz tarafsız ve bağımsız paylaşımlarımız ise ticari zarar görecekleri gerekçesiyle mahkemelere taşınmıştı. Hakkımızda toplamda 1 milyon₺’yi bulan tazminat talepleriyle açılan davalarda bugüne kadar aleyhimize hiçbir karar çıkmadı.

Geçen yıl bebek mamaları ve devam sütleri, geçtiğimiz aylarda ise çikolatalarda çalınmaya karşı önlem olarak gördüğümüz kilitli kutuları artık temel gıda maddelerinde görmeye başladık. Dün bir takipçimiz tarafından gönderilen ve sosyal medyada da gündeme gelen bu fotoğrafta ise 5 litrelik yağların artık kilit önlemleriyle satıldığı görülüyor. Fiyatı 200₺’yi bulan 5 litrelik zeytinyağları ile fiyatı 100₺’yi bulan mısır yağlarında alarmlı ambalajlar ekonomik olarak gelinen noktayı maalesef özetliyor. Bu durum kimileri için normal karşılanabiliyorken, kimileriyse bunun doğru olmadığını savunuyor. Siz bu görüntü karşısında ne düşünüyorsunuz?

Doğrulanmış

Anadolu’nun ortasında üretilen ve en temel ihtiyaçlardan olan sütün 4’lü litrelik paket fiyatının bugün itibariyle 32,95 TL’yi bulduğuna dair bu fotoğraf, gelinen noktayı gözler önüne seriyor.
Uzun ömürlü sütün litresi 8 TL’yi geçerken, günlük sütleri konuşmuyoruz bile. Ortaya çıkan durumu anlatmaya bazı kelimeler yetmiyor.

Bugüne kadar özellikle meyveli süt diye satılan ürünlerde çok düşük meyve oranlarına tanıklık ettik. Bunlardan çok az yüzdelik oranlarda meyve içerirken, çoğunlukla binde 1 meyve içerdiklerine tanık olduk. Yeri geldi salep içermeyen salep gördük, yeri geldi çikolatanın haberi olmayan çikolatalı süt…

Çocuklar hayatlarıyla bedel ödese bile bu ülkede hiçbir şey değişmiyor. Ankara’da bir okul kantininden aldığı şırınga şeklindeki şekerin kapağının boğazına kaçmasıyla hayatını kaybeden Mert Yağız’ın ve Diyarbakır’da yine aynı ürün sebebiyle hayatıa gözlerini yuman Umut Bilgili’nin ölümü üzerinden henüz 2 yıl bile geçmeden karşımıza çıkan bu fotoğraf şok etkisi yarattı. Yaşadığımız bu trajik olaya rağmen halen yürürlüğe girmeyen, girse de uygulanmayan mevzuat ve genelgelerin gölgesinde okullarda tehlikenin hiç geçmediğini açıkça görmüş oluyoruz.

Rekabet Kurumu tarafından perakende gıda ve temizlik ürünleri ticareti yapan zincir marketler ile bunların tedarikçileri konumunda olan üretici ve toptancı teşebbüsler hakkında bir süredir yürütülen soruşturma sonuçlandı. İki gün önce yürütülen soruşturmanın sözlü savunma toplantısı yapılmıştı. Sektör temsilcileri savunmalarında, salgın süresince artan maliyetlere dikkat çekmişti. Temsilciler, bu süreçte ürünlerin sevkiyatı ve ithalatının kısıtlandığını, nakliye maliyetlerinin de ciddi oranda arttığını belirtmişlerdi.

Son dönemde özellikle fiyatlarında artış yaşanan temel gıda maddeleri son tüketim tarihi gelmesine rağmen herhangi bir indirim uygulanmaması sebebiyle raflarda kalıyor. Raflarda kalan tavuklar, sebzeler, süt ürünleri ve peynirler ise son tüketim tarihi geçince gördüğünüz gibi çöpe atılıyor. Sizden bugün gelen soldaki fotoğrafta 6 Kasım 2021 son tüketim tarihli tavukların üzerinde hiçbir etiket indirimi veya ibaresi olmadığı görülüyor. Daha önce de farklı ürünler üzerinden gündeme getirdiğimiz bu konu özellikle büyük kentlerde ve 81 ilin tamamında faaliyet gösteren zincir marketlerin hiçbir önlem almaması üzerine artık ulusal düzeyde bir israf sorunu haline gelmiştir. Son Tüketim Tarihi yaklaşırken hiçbir indirim uygulanmayan ve göz göre göre rafta kalan bu ürünler çöpe atılırken diğer yandan evine et, tavuk ve peynir gibi temel gıda ürünlerini alamayan milyonlarca insan bulunuyor. Bu dengesizlik başta mevzuat düzenlemesi ve firmaların basit etiket farkındalığıyla tüketicilere indirimli sunulan ürünlerle giderilebilirken, ne bakanlık ne de zincir marketler bu konuda bir önlem alma yoluna gitmiyor.

Süpermarket raflarında ekonomik sebeplerden dolayı satılmayan ve tarihi geçtiği için çöpe atılan temel gıda ürünleri son aylarda çarpıcı şikayetlerle gündeme geliyor. Sizlerden gelen şikayetlerle yayınladığımız video ve fotoğraflarda çöpe atılan tavuklar, süt ve süt ürünleri, peynirler, sebzeler ve meyveler imkanı olmayıp da alamayan belki de milyonlarca insanın içini sızlatıyor. Gerek maddi gerekse manevi açıdan israfa göz yumuluyor olmasını kabul edemiyor, bu konuda bir an önce yetkililerin önlem almasını bekliyoruz. Ekonomik olarak zor bir süreçten geçtiğimiz bugünlerde temel gıda ürünlerinin sırf yüksek fiyattan dolayı satılmayarak çöpe atılıyor olmasını kabullenmek mümkün değil.

Önceki gün Londra’daki bir marketten yaptığımız yayın sonrasında gündeme gelen Knorr markalı Tavuk bulyon ürünleriyle ilgili yaptığımız karşılaştırmalı inceleme sonrasında ilginç sonuçlar ortaya çıktı. İngiltere’de gerek tablet gerekse sıvı formda satılan ve MSG gibi aroma arttırıcı katkı maddeleri içermeyen ürünlerle ülkemizdeki benzer ürünleri karşılaştırdık. İlk olarak sıvı formda satılan tavuk bulyon ürününün ülkemizde satıştan çekildiğini tespit ettik. Tablet bulyon ürününde ortaya çıkan farklılılar ise geçmişte tespit ettiğimiz dondurma ve bebek ek gıdası gibi ürünleri hatırlattı.
Aynı markanın üretimi olan tavuk bulyon ürünlerinden Türkiye’de satılan çeşitlerin MSG yani Monosodyum Glutamat ve türevlerini içerdiğini, İngiltere’de satışta olan ürünlerde ise aroma arttırıcı herhangi bir katkı maddesi bulunmadığını tespit ettik. Asıl farklılığın ise “tavuk bulyon” olarak satılan ürünlerdeki “tavuk” oranı olduğunu gördük. İngiltere’deki üründe %3 oranında tavuk yağı ve %1 oranında tavuk eti içeren ürün karşılığı olarak Türkiye’deki üründe bırakın yüzde ya da bindelik oranı; %0,05 yani onbinde 5 oranında tavuk eti olduğunu tespit ettik. Bu da Knorr markasının İngiltere’de ürettiği 10 kg. tavuk bulyon ürünü için 300 gr. tavuk yağı ve 100 gr. tavuk eti kullanırken, aynı markanın Türkiye’de ürettiği 10 kg. tavuk bulyon için sadece 5 gr. tavuk eti kullandığını ortaya koydu. Aradaki farkın toplamda 80 kat gibi fahiş bir oran olduğu ortaya çıkıyor. Bu da marka ya da ürün ayrımı gözetmeden sadece ülke bazlı olarak bu farklılığın boyutlarını gösteriyor.

Dün yayınladığımız ve iki ülke arasındaki içerik farklılığını çarpıcı şekilde ortaya koyduğumuz Tavuk suyu bulyon ürünü sonrasında sizlerden pek çok mesaj geldi. Bugün aynı markaya ait yine aynı çeşit üründe farklılıkların ne kadar derinleşebileceğini göstereceğiz. Tavuk etine göre daha pahalı olan dana eti bulyon ürününde bu farkları çok daha net görebiliyoruz. Öyle ki; Knorr markalı Et suyu bulyon İngiltere’deki içeriğiyle Türkiye içeriği arasında “dağlar kadar” fark var desek yeridir. Öyle ki iki ürün arasındaki dana eti ve yağı içeriği arasında tam 500 kat fark var! Evet, beş yüz kat! İngiltere’de satışta olan dana eti bulyon ürünü %3 oranında dana yağı ve %2 oranında dana eti içerirken, bu oran Türkiye’deki aynı üründe %0,01 yani Onbinde 1 oranındadır. Tavuk eti oranında %0,05 yani Onbinde 5 olan ürünün iş dana etine gelince 5 kat azaldığını da ayrıca görüyoruz. İngiltere’deki aynı üründe oranın artması ve bizde azalan oranın etkisiyle iş tavuktan ete dönünce iki ülke ürünleri arasındaki uçurum da böyle derinleşiyor. Bu durumu maliyet açısından değerlendirmek ne denli mümkün o tartışılır fakat Türkiye’de 120 gr.’lık 12’li paketi 5,5 ₺’ye satılan bu ürünün kg. fiyatı 45₺ civarına gelmektedir. Yani aynı firmanın Türkiye’de sattığı ürünün kg. fiyatı neredeyse et fiyatına yakındır fakat karşılığında verdiği et oranı fahiş derecede düşük ve kabul edilebilir düzeyde değildir. Bu çerçevede tüketicinin önce kendi haklarını koruması adına içerikleri incelemesi, diğer ülkelerdeki ürünlerle aradaki farklar konusunda bilinçlenmesi açısından biz görevimizi yaparken, devlet kurumlarında yer işgal eden ve kamu yararına görev yapması gereken yetkililerin de bu fahiş farkları ortadan kaldıracak yasal düzenlemeleri yapması gerekiyor.

Bir süredir Malezya’dan ithal edilerek kulaktan kulağa satış yöntemleriyle ülkemizde de satılan bir içecek tozu önceki gün Orhan Toker’in paylaşımları sonrasında gündeme geldi. Kendisiyle iletişime geçtiğimizdeyse bu ürünün bazı hesaplar tarafından 6 aydan itibaren bebekler için önerildiğini, ürünün biberonlara doldurarak bebeklere verdiğini ve bebeklerin “mışıl mışıl” uyutulduğunu öğrendik. Yaptığımız incelemede hiçbir uzmanlığı olmaksızın, denetimden yoksun Instagram platformunda; kendi çocuğunu da istismar ederek satış yapan bir “anne hesabının” bu içecek tozunu “hiçbir yan etkisi yoktur”, “tamamen doğal ve bitkiseldir”, “aksine sağlığa faydalıdır” diyerek sattığına tanık olduk.

Uzun yıllardır yaptığımız yayınlarla geliştirmeye çalıştığımız tüketici farkındalığı artık artan bilincin etkisiyle ve yayınlarımıza yaptığınız toplumsal destekle mevzuatta yer bulmaya başlıyor. Bunlardan en sonuncusu bugün duyurusu yapılan etiketleme yönetmeliğindeki değişiklikler oldu. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan Türk Gıda Kodeksi Gıda Etiketleme ve Tüketicileri Bilgilendirme Yönetmeliğinde değişiklik öngören taslak görüşe açıldı. Yönetmelik değişikliğine ilişkin ilgili bakanlıklar, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, tüketici temsilcileri, sektör vb. bütün paydaşlar görüşünü bir ay içinde bildirebiliyor.

Ankara’da, Ağrı’da, İstanbul’da… Tüm Türkiye’de fiyatının zamlanacağı konuşulan ekmekler, ucuz ekmek tedarik eden belediye iştirakleri ve büfeler önünde kuyruk olan vatandaşlar… Haberlere yansıyan bu gerçeklerin yanı sıra; sizlerden gelen fotoğraflarla haftalardır gündeme taşımaya çalıştığımız israf gerçeği var.
Bu fotoğraf önceki gün bir takipçimiz tarafından İstanbul Ataşehir’de çekildi. Takipçimizin beyanına göre ekmekler, sebze ve meyvelerle dolu iki market arabası ürün böyle çöpe atıldı. Özel marketlerdeki israfın yanında şimdi de kooperatif adıyla devlet gücüyle yaygınlaşan Tarım Kredi Marketleri’nde de bu israfın yaşanması kabul edilebilir gibi değil.

Dün Bilecik’ten bir takipçimiz tarafından gönderilen bu fotoğrafta birkez daha israfın boyutlarını görüyoruz. Bir yandan yükselen enflasyonu, ekmek fiyatlarını, süt fiyatlarını ve yumurtadaki artışları konuşurken diğer yandan bunları çöpe atmaktan hiç ama hiç imtina etmiyoruz. Sadece İstanbul’da değil; 81 ilin tamamında binlerce mağaza açıp milyonlarca lirayı reklamlara harcarken cömert, bu ürünleri tüketiciye satarken cimrilik yapıyorlar. Ortaya konan süreçte üretici pahalılıktan, tüketici pahalılıktan, satıcı pahalılıktan dem vururken; “pahalı” diyerek alamadığımız ürünleri çöpe atarken hiç ama hiç düşünmüyorlar.



Comments are Closed

Teknoloji Çözüm Ortağı: Vero Bilgi Teknolojileri